Prof. Dr. Fethi Atıl, “Ağız sağlığınız ne kadar iyi olursa, psikolojik, psikiyatrik ve genel sağlık açısından o kadar iyi hissedersiniz. Ağızda sürekli enfeksiyon riski taşıyan durumlar mevcut olabilir. Bu durumlar sadece kalbinizi değil, böbreklerinizi, karaciğerinizi ve hatta beyninizi etkileyebilecek sorunlara neden olabilir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Atıl, diş sağlığının önemini ve yaptıkları çalışmaları anlattı.
Prof. Dr. Atıl, “Eğer evinizin önündeki paspas kirliyse, içeri giren herkes bu kiri evinize taşır” diyerek dental sağlığın genel sağlık üzerindeki etkilerine dikkat çekti.
Atıl, “Ağzınız ne kadar temizse, vücudunuz da o kadar sağlıklı olur. Ağız bölgesi, beslenme ve sosyal etkileşim için önemlidir. Ağız sağlığınızı koruyarak, psikolojik, psikiyatrik ve genel sağlık açısından rahatlayabilirsiniz” dedi.
Atıl, geçmişte diş çekiminin yaygın olduğunu ancak günümüzde diş koruma yöntemlerinin tercih edildiğini belirtti.
Atıl, “Mesleğe yeni başladığım zamanlarda çektiğim diş sayısı çoktu, ama şimdi daha az diş çekiyorum. Tedavi ve kanal tedavisi bölümlerimiz, ayrıca pedodonti (çocuk diş tedavisi) bölümlerimiz, çocuklar daha yeni dişlenmeye başladıklarında yapılan müdahaleler ve verilen eğitimler sayesinde, diş çekme sayımızı önemli ölçüde azalttı. Ayrıca, artık çekilmesi gerektiği düşünülen dişleri bile kurtarabiliyoruz ve bu dişleri uzun yıllar ağızda tutabiliyoruz. Türk halkı bu konuda daha bilinçli hareket ediyor ve daha az diş çektiriyor” şeklinde ifade etti.
Ağız ve diş sağlığı, birçok sağlık sorununun önemli bir belirleyicisi olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple, Atıl, her bireyin altı ayda bir diş doktoruna başvurmasını önermektedir. Ağız içindeki çürüklerin veya enfeksiyonların, kalp hastalıkları başta olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceğini belirten Atıl, bu durumların sadece kalbi değil, böbrekleri, karaciğeri ve hatta beyni bile etkileyebileceğini ifade etmiştir. Kanser tedavisi, hamilelik veya yurt dışı seyahatleri gibi durumlarda, ağız sağlığının göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Ağızda sürekli enfeksiyona neden olan durumlar, tüm vücut için risk oluşturabilir ve hayati tehlikeler yaratabilir. Kemoterapi, radyoterapi, organ nakli veya hamilelik gibi süreçler öncesinde, ağız içindeki potansiyel enfeksiyon kaynaklarının tedavi edilmesi büyük önem taşımaktadır.
Atıl, yeni kurulan fakültelerinin hızla ilerlediğini ve fiziksel koşullar açısından iyi bir konuma geldiklerini söylemişti.
Dinamik ve yetenekli bir ekip ile çalışmanın avantajlarından bahseden Atıl, asistan ve uzmanlık öğrencilerinin sayı ve yetenek olarak üst düzeyde olduğunu, bu sayede fakültenin tercih edilen bir kurum haline geldiğini belirtmiştir. Öğrencilerin de başarılı olduğunu ifade eden Atıl, Mersin’in sağlık ihtiyaçlarını karşılayabildiklerini ve eksik kalan kısımları hızla tamamlayabileceklerini dile getirmişti.
MEÜ Rektörü Prof. Dr. Erol Yaşar, Diş Hekimliği Hastanesinin 2016 yılından bu yana hizmet verdiğini ve devletin desteğiyle yeni bir hastane açıldığını söylemişti.
12 bin 500 metrekarelik alanda, 55 öğretim üyesi ve 72 idari personelle hizmet veren hastanenin, 178 ünitelik kapasitesiyle lokal cerrahi ve diş hekimliği işlemlerine imkan tanıdığını belirtmişti.
Yaşar, günlük 250 hastaya hizmet verdiklerini ve bu yılın ocak ayında 4 bin 286 hastaya sağlık hizmeti sunduklarını vurgulamıştı.
Sağlık güvencesi olan hastaların birçok hizmetten ücretsiz yararlandığını, sosyal güvencesi olmayanların ise uygun ücretlerle hizmet aldığını ifade etmişti.
Diş Hekimliği Fakültesinin, özellikle karmaşık vakalarda serbest diş hekimlerine rehberlik ettiğini söyleyen Yaşar, fakültede sadece hastalara şifa dağıtılmadığını, aynı zamanda geleceğin diş hekimlerinin de yetiştirildiğini belirtmişti.
Şimdiye kadar 115 diş hekimi mezun eden fakültenin, 588 öğrenciye aktif olarak eğitim verdiğini ve Türkiye’nin sağlık alanındaki nitelikli insan kaynağı ihtiyacını karşılamada önemli bir rol oynadığını ifade etmişti.