Hacu Köprüsü akmayan nehre rağmen ziyaretçilerin gözdesi olmaya devam ediyor
Zayende Nehri üzerindeki tarihi köprülerden biri olan Hacu Köprüsü, Safevi Hükümdarı 2. Şah Abbas döneminde Timurlular döneminden kalan bir köprünün temelleri üstüne imar edilmiş. Yapıldığı dönemde dünyanın en güzel köprüleri arasında yer alan, 23 kemer üstüne kurulan 133 metre uzunluğundaki köprünün genişliği ise 12 metre.
Kemer ayaklarında kullanılan 2 metreden uzun taşlar, köprüyü sağlam bir temele oturturken ayakların üstüne yapılan kubbe tarzı kemer ise estetik bir bütünlük oluşturuyor. Köprü altında bir uçtan diğer uca bakarken kemerlerin hilal şeklindeki görüntüsü ise adeta bir sonsuzluk hissi yaratıyor.
Köprü sadece geçişler için değil aynı zamanda bent görevi yapacak şekilde imar edilmiş. Alt kısımdaki kapaklar kapatıldığında köprünün hemen arkasındaki bölge su ile doluyor. Açık kaynaklarda, eski dönemlerde seviyesi yükselen bu suyla çevredeki bağ ve bahçelerin sulandığı belirtiliyor.
Hacu Köprüsü’nü, hemen yakınındaki diğer tarihi köprülerden ayıran en belirgin özellik ise ortasında dışa çıkıntılı köşk benzeri yapı bulunması. Köprünün her iki tarafında da bulunan ve her biri 180 derece görüş açısı oluşturan bu alanlar ilk günlerindeki gibi duruyor. İran şahlarının oturup manzarayı izlediği bu alanın içinde o dönemden kalan taş bir koltuk kalıntısı da bulunuyor.
ŞAİRLERE İLHAM KAYNAĞI OLMUŞ
Gün doğumu ve gün batımının eşsiz görüntüsünün izlenebildiği köprünün İsfahan şairlerine ilham kaynağı olduğu bilgisi her turist rehberi tarafından ziyaretçilere aktarılıyor. Rehberler, şairlerin şiirlerinden parçalar da okuyarak bu bilgiyi teyit ediyor. Ünlü şair Saib Tebrizi’nin köprünün yanındaki kutlama günlerinden birini anlatan uzun şiiri ise dönemin sosyal yaşamı hakkında ipuçları sunuyor.
Gürül gürül akan Zayende Nehri’den geçişi kolaylaştırmak için 1650 yılında imar edilen Hacu Köprüsü şimdilerde bir mesire alanını anımsatıyor. Nehir etrafındaki park, yürüyüş ve bisiklet yolları ziyaretçilerin dinlenme, çay içme ve piknik yapma alanı görevini görüyor.
Akşamın yaklaşmasıyla etrafı kalabalıklaşan köprünün yakınında oturabilmek için yer bulmak ise neredeyse imkansız oluyor. Uygun yere sergilerini serip piknik yapan aile ya da dost grupları, sürekli çay servisi yapan çaycılar, müzik yapan gençler ortamı renklendiriyor. Nehir kenarında yer bulamayanlar ise kemerlerin ortasında buldukları yerlere oturuyor. Gün batımının harika görüntüsünün hemen ardından açılan köprü aydınlatmaları ise tarihi yapıya ayrı bir güzellik katıyor.
Gündüz köprüden çevre izlenirken etrafta oturanlar karanlığın çökmesiyle artık köprünün güzelliğini izlemeye başlıyor. Son yıllarda yaşanan kuraklık, yapılan barajlar ve nehrin suyunun bir kısmının içme suyu olarak başka eyaletlere taşınması gibi nedenlerle Zayende Nehri’nin eski canlılığı kalmamış durumda.
Yılda iki defa kapakları açılan barajlardan akan su ise çoğunlukla sulamada kullanıldığı için nehir kısa süreliğine de olsa bir dere misali akıyor. Uzun süre sudan mahrum kalması nedeniyle köprü kemerlerinde sıkıntılar baş göstermiş. Yer yer çatlamaların görüldüğü köprü için gerekli önlemlerin alınmaması uzun vadede köprünün geleceğini tehlikeye atacağa benziyor.
Özellikle yaz aylarında, nehrin geniş yatağı kuru bir çölü andırıyor.
Barajların açılması ile nehrin suya kavuştuğu dönemler, İsfahanlılar için bayram gibi oluyor. Bu dönemde ziyaretçi sayısında ciddi artış gözlemlenirken köprü üstünde canlı müzik yapan gençlerin coşkusu da bir o kadar artıyor.