Google Android Deprem Uyarı Sistemi, 4 Aralık Pazartesi sabahı 10:42’de Bursa’nın Mudanya ilçesi açıklarında Gemlik Körfezi’nde meydana gelen 5,1 büyüklüğündeki depremle beraber günün en çok konuşulan gelişmelerinden biri oldu.
Depreme yakın bölgelerdeki bazı Android kullanıcılarının telefonlarına, sarsıntıyı hissetmelerinden birkaç saniye önce çeşitli bildirimler ulaştı.
Peki deprem erken uyarı sistemi nedir? Nasıl çalışıyor ve tam olarak ne işe yarıyor? Can güvenliğine katkısı olabilir mi?
Deprem erken uyarı sistemleri, kesinlikle depremi önceden tahmin eden sistemler değil.
Android Deprem Uyarı Sistemi bunlardan biri ve teoride şöyle çalışıyor:
Android telefonlarda depremin hareketini algılayabilen küçük ivmeölçerler var.
Bu telefonlar birbirine bağlı bir ağın parçası.
Bir telefon, depremi algıladığında Google’ın sunucularına bir sinyal gönderiyor.
Google, yeterli sayıda sinyal aldığında, depremin merkezüssünü tespit edip bölgeye yakın diğer telefonlara uyarı alarmı gönderebiliyor.
Üç çocuk annesi, okul öncesi öğretmeni Kübra Cömert, bu uyarıyı İstanbul’da alan kişilerden biri.
“Oğlum bir önceki depremde çok korkmuştu, çok ağlamıştı. Hemen onu yanıma alıp sakinleştirebildim. Ve ben de deprem olduğunu bildiğim için daha sakindim. Yedi saniye evet benim için yeterliydi bugün, çünkü çok büyük bir deprem değildi. Çok daha büyük olabilirdi ve o yedi saniye bize yetmeyebilirdi.”
Strateji danışmanı Alara Orhon Özşeker ise bu uyarının zaten depreme hazırlıklı bir aile olmaları sayesinde onları rahatlattığını söylüyor.
“Mesaj eşimin telefonuna depremden yaklaşık 10 saniye önce gelmiş. Depremi ben de hissettim gibi ama arada bir çarpıntı problemim olduğu için emin olamamıştım. O haber verince ‘Tamam depremmiş’ deyip hazırlığa geçmeye hazır olmak gibi bir an yaşadık. Biz aslında depreme hazır bir eviz deprem çantasıyla vesaire. Uyarıyla onlar kafamızda hazır halde geldi.”
Google, herhangi bir ayar yapmaksızın bu sistemin her Android telefonda otomatik çalıştığını iddia ediyor.
Ancak BBC‘nin araştırması, Google’ın deprem uyarı sisteminin 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ta meydana gelen ilk büyük depremde kullanıcılara bildirim göndermekte başarısız olduğunu ortaya çıkarmıştı.
BBC ekibi depremden etkilenen üç şehirde yaptığı araştırmaları esnasında, bu uyarıyı almış herhangi bir kişiye ulaşamadı.
Teknoloji piyasası uzmanlarına göre Türkiye’deki telefonların yaklaşık yüzde 80’i Android tabanlı telefonlardan oluşuyor.
Türkiye’de doğrudan kamuoyunu uyarmaya yönelik bir erken uyarı sistemi yok.
Bunun sebeplerinden biri de Türkiye’de şehirlerin aktif faylara çok yakın olması.
BBC Türkçe‘nin sorularını yanıtlayan Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi’nden Doç. Dr. Doğan Kalafat, bu sebeple herhangi bir depremin, ondan etkilenecek bölgelerde yaşayanlara erken uyarı şeklinde verilebilmesinin çok zor olduğunu söylüyor.
Ayrıca, uyarı gelse bile depreme dayanıklı olmayan binalarda yaşayan ve afet bilinci oluşmamış bir toplumda pek de bir faydası olmayacağını vurguluyor.
“Deprem oldu mesajı geldi, ne yapabilirsiniz 7 saniyede? Kaldı ki biz ülkemizde binalarımıza güvenmiyoruz. Japonya’da bir depremde binalar pestil olmaz, ama Türkiye’de bir depremde binalar pestil olur, tamamen çöker. Problem orda.
“Dolayısıyla o 7 saniye bize birşey kazandırmaz. İstanbul gibi bir metropolde çok zor. Çok zor… “
‘Tatbikat sırasında deneyimlemek önemli’
BBC Türkçe‘ye konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Sibel Halfon, bu tip bir erken uyarı eğer bir tatbikatta daha önce deneyimlenmediyse, doğal bir panik uyandırabileceğini hatırlatıyor.
“Bu yaşayacağımız panik aslında beynin bir tehlikeye karşı verdiği doğal stres tepkisi” diyen Doç. Dr. Halfon, insanların stres anlarında mantıklı düşünmesinin, hareket etmesinin ve sakin kalmasının zor olabileceğini vurguluyor.
“Erken uyarıyı aldığınızda panik olmamak için buna daha evvelden aşina olmak, bir tatbikat sırasında deneyimlemiş olmak önemli.”
Deprem erken uyarı sistemleri endüstriyel olarak faydalı, fakat kamuoyunun can güvenliğini sağlamak için gereken adımların son halkasını oluşturuyor.
Doç. Dr. Kalafat‘a göre asıl yapılması gereken şehirleri depreme dayanıklı ve toplumu da deprem ve afetlere dirençli hale getirmek.
“Depreme ve afetlere dirençli toplum haline gelememiz lazım. Bir afet kültürü oluşturmamız ve gelecek kuşaklara bu kültürü iletmemiz lazım.
“Ancak, bu sağlandıktan sonra devreye girecek bir erken uyarı sistemi, kamuoyunun gönül rahatlığıyla çök-kapan önlemini almasına imkan tanıyabilir.”